7 Nisan 2017 Cuma

Aliya Izzetbegovic Nazi Değildir


Aliya... İsmi anıldığında, bizlere semâya el açıp hakkında Yaradandan rahmet dilemek düşen, eskilerin ''Balkanların Son Osmanlısı'' dediği, yüz küsür senedir hüzün, acı ve gözyaşından başka bir şey görmemiş Müslüman Boşnaklara bir umut ve devlet verebilmiş yegâne devlet adamı. Şiddetten uzak, insanî ve hissî tavırlarıyla dünya çapında milyonlarca insana ilham kaynağı olmuş, dindar bir şahsiyet. Kâfirlerin bugün beğenmediği, meselâ Suriye'deki muhaliflere, ''cihâdcı, katil'' dediği zamanların öncesinde ne cihâdcı, ne de katil olduğu hâlde yine hoşlarına gitmeyen bir adam; zira İzzetbegovic artık bölünmesi mukadder olan, Hırvatların ve Sırpların birbirine girdiği Yugoslavya'da etnik ''Slav'' temeline indirgenmiş, komünist bir devlet ile yaşanamayacağını anlamış ve Bosna'yı ayırmak istemişti. Lakin Srebrenitsa'da Sırplar Boşnaklara soykırım uyguladığı hâlde, Türkiye'nin İslâmofobik solu aynı faşist Ortodoks Sırplar gibi, Izzetbegovic gibi bir adamdan yine nefret ediyor. Lakin taaccüb etmemelidir. Çünkü Müslümanlar ne yaparlarsa yapsınlar, kâfirler onları sevmez. ''Küfür tek bir millettir'' şiârı, adeta Müslümanlara da ''Siz de tek bir millet olunuz ki; gücünüz onlara karşı tükenmesin'' demektedir. Bugüne kadar dönen devranın ve tarihçe-i dünyanın yazdıkları, zaten bu durumu vesikalarıyla ispat eder.

Peki, neden nefret ediyorlar Aliya'dan? NATO'nun kadrolu adamıymış, Yugoslavya'yı bölmek için tutulmuş. Zaten eskiden de bir Nazi işbirlikçisiymiş, eski bir Nazi subayı imiş. Kaynak? Wikipedia'da öyle yazıyor ya! Bir de Sırplar öyle diyor. Bunlar ortalama bir Türk komünisti için gayet makul argümanlardır. Çünkü işin içinde Müslümanlara düşmanlık etme fırsatı var. Tabiî ki, bu iddiaların hepsi yalan. Sırplar tarafından ortaya atılmış, temelsiz argümanlar. Nasıl olduğunu bu satırların ardından anlatacağız.
Meselenin Çıkış Noktası

İlk olarak, hülâseten bu şayiâları ve dayanak noktalarını bir özetleyelim, zira biz bir meseleyi halletmek istediğimizde, onu ilmî olarak yapmak mecburiyetindeyiz: 

Izzetbegovic, 1925 doğumludur. 1939'da patlak veren II. Dünya Savaşı sırasında, Almanlar ve İtalyanlardan müteşekkil Mihver Kuvvetleri Balkanları işgal edip, şekil vererek, yani geride işbirlikçi hükûmetler ve ordular bırakarak geri çekildiler. Yugoslavya Krallığı'nı parçaladılar ve o bölgede yeni bir Sırbistan Devleti ile Ante Pavelic yönetiminde bir Faşist Hırvat Devleti kurdular. Pavelic ve Ustase namıyla bilinen silahlı milisleri; Nasyonal Sosyalist ideolojinin sacayakları doğrultusunda, bölgedeki Yahudileri, Komünist Partizanları ve tarihî düşmanları olan Slav kardeşleri Sırpları katletmeye başladılar. Aynı zamanda Müslümanlardan müteşekkil bir 13. SS Handscar (Hançer) Tümeni kuruldu ve Izzetbegovic'in de katıldığı Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) hareketinden kimileri, bu tümene alınarak silah altına alındı. Bu fikri veren, çok karanlık bir geçmişi olan, fakat bazılarınca ''mutedil bir Müslüman'' olarak lanse edilen Kudüs müftüsü, Emin el Hüseynî idi.

1914 senesinde Kudüs ve etrafındaki petrol havzaları için Rockfeller kuruluşu olan Standart Oil ile anlaşan bir Arab ailesine mensub olan Emin el Hüseynî, 13. Handscar Tümeni'ndeki askerleri teftiş ediyor. Emin el Hüseynî, bir Yahudi okulu olan Alyans Mektebinde okudu. Bu okulların Kudüs Şubesinin müdürü, bir dönem Mustafa Kemal'le de irtibata geçmiş bir siyonist olan Albert Antebi idi. Birinci Cihan Harbi'nde İttihâdcı Hükûmetin teşvikiyle Teşkilât-ı Mahsusâ'da çeşitli vazifeler icrâ etti. İngilizlerin İslâmiyet'te reform yapması için yetiştirdiği ateist-mason Cemaleddin Afgânî'den ders aldı. Harbden sonra Kudüs'teki İngiliz Yüksek Komiseri (Herbert Louis Samuel) tarafından Kudüs'e müftü olarak tayin edildi. Samuel, sıkı bir siyonistti. Amerikalı milyoner Richard Crane ile şahsî dostluk kurdu ve onun tarafından maddî olarak desteklendi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman İstihbaratının Şark Bürosunda çalışan ve Müslüman kıyafetleriyle halka vaaz vererek Ermenileri katletmenin câiz olduğunu anlatan, hükûmeti de bu yönde cesaretlendirerek 'techir' fikrini oluşturan Alman arkeolog Baron Von Oppenheim vasıtasıyla Alman diktatör Adolf Hitler ile görüştü. Oppenheim ailesi, meşhur bir Yahudi ailesi olduğu hâlde, Baron Von Oppenheim tam bir Nazi yanlısıydı. Hitler'le görüşmesi sırasında da yukarıda fotoğrafını gördüğünüz tümeni kurmaya Hitler'i ikna etti. Filistin'de İsrail'in kurulmasına doğru adım adı giden planın bir parçasıydı ve muhtemelen bunu bilinçli yapmıştı. Tafsilat: İngiliz Derviş, Mehmet Hasan Bulut.
Izzetbegovic ise Pavelic tarafından Partizanlara karşı savaşmak üzere oluşturulan Hırvat Ordusuna askere çağrıldı. Fakat fikren benimsemediği bir ideolojinin temsil edildiği bu orduya katılmamak için Saraybosna'dan kaçtı. Uzun süreden beri Ustasa kamplarında da ideolojik olarak Hırvat propagandası yapılıyordu, Izzetbegovic de buna gençliğinde bir dönem maruz kalmıştı. 1944'te bu sefer Sırp Faşistlere, yani Çetniklere yakalandı. Çetnikler, o dönemde Hırvatlara direniyordu. Dolayısıyla Boşnaklar onlar için Hırvat işbirlikçisiydi. Fakat Izzetbegovic'in muharip olmadığını anlayınca ve dedesinin bir dönem bir grup Sırbı öldürülmekten kurtardığına dair bir anısını dinleyince, onu serbest bıraktılar. Savaşın sonlarına doğru, Partizanlar duruma hâkim olunca Saraybosna'ya geri döndü, bu sefer Tito'nun Partizanları tarafından askere çağrıldı. Fakat Mladi Müslümani geçmişi olduğu için, Tito ve komünizm karşıtı fikirleri müdafaa etmekten yargılandı ve hüküm giydi. 1941-1945 arasındaki dönemde çok sayıda Sırp katledildi. Bunları yapan Pavelic'in milisleri ve askerleri arasında, şüphesiz ki bu işi zorla veya kasıtlı, isteyerek yapan binlerce Müslüman Boşnak da vardı. Fakat Izzetbegovic, ne mezkûr SS Tümeni'nde, ne de Pavelic'in milisleri safında veya ordusunda savaşmamıştır. Zaten 1941'de 16, savaşın bitimi olan 1945'te 21 yaşında olan bir kişinin, rütbeli bir Nazi subayı olduğuna aklen ve mantıken de imkân yoktur; askerden kaçan birisini kimse rütbeli bir subay yapmaz.

Peki, madem böyle bir şey yok, o hâlde bu iddialar nasıl bugün Wikipedia'da dahi kendisine yer bulmuştur; hemen anlatalım:

Milan Bulajic isimli, Sırpların Boşnaklara uyguladığı soykırımı inkâr eden milliyetçi bir Sırp tarihçisi, 2003 yılında o dönemde New York Times'ta yazarlık yapan David Binder'a Izzetbegovic'in ölümü münasebetiyle bir mektup gönderiyor. Ki, bu David Binder meşhur katil Ratko Mladic'i öven ve Nazi işbirlikçisi olduğu kanıtlanmış bir Ortodoks Rahibi olan Momcilo Djujic'ten iftiharla bahseden enteresan bir Amerikalı gazetecidir. Yani, onun gibiler için Nazi işbirlikçisi olmak Müslüman öldürmek içinse iyidir; değilse kötüdür. Her neyse, bu mektupta yer alan şey şu, Bulajic diyor ki: ''Ben Partizanların savaş sonrası için tuttuğu mahkeme kayıtlarını tetkik ettim ve Izzetbegovic bu kayıtlara göre SS aktivitelerini desteklemiştir''. David Binder, bunun üzerine 2003'te Aliya'nın vefatı üzerine çıkan ve Wikipedia'daki ''Izzetbegovic decided to support the SS Handschar Division'' şeklindeki ibarenin kaynağını oluşturan yazısını yazıyor. 

Britanyalı tarihçi Marko Attila Hoare, ki kendisi Bosna Savaşı ve Balkanlar üzerine çalışmalarıyla ünlüdür ve bu mevzuda The Bosnian Muslims in the Second World War: A History isimli bir de kitabı vardır, bunun yalnızca bir komplo teorisi olduğunu iddia ediyor ve müdafîlerinin Milosevic yanlısı soykırım inkârcısı Bulajic gibi muteber olmayan ''tarihçi''ler olduğunu söylüyor. Zira bu ''şayia''lar ISSA isimli (International Strategic Studies Association) bir Amerikan menşeli, akademik olmayan, ne idüğü belirsiz bir kuruma çıkıyor, fakat ne hikmetse Izzetbegovic bu kayıtlarda ''SS yanlısı'' olarak gösterilmesine rağmen, mahkemede ''Savaş süresinceki aktivitelerden'' değil, komünizm karşıtı fikirlerinden ötürü yargılanıyor. Oliver Kamm da, bu konudaki ISSA çalışmalarının yanlışlığını (ki bunun paravan bir kuruluş olması muhtemel) şurada kritik ediyor. Yani bu belgeleri gören veya bilen yok. Sadece, ISSA isimli az bilinen bir kurum tarafından işlenen ve akademik, objektif olmayan, daha çok Sırp tezlerini Bulajic gibilerinin ağzından işleyen bir tür iddialar silsilesi var ortada.

Dolayısıyla, Izzetbegovic'in ''Nazi olduğu'' iddiası şöyle dursun, Naziler tarafından zorla SS Tümeni'ne alınmadığı bile aşikâr bir realite. Bunun tüm detayları, paylaştığım linklerde mevcuddur. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder