19 Kasım 2015 Perşembe

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

İçinde bulunduğumuz dönemde, Türklerin İslâmiyet dinini kabul edişi üzerine pek çok spekülasyon yapılmakta, günümüzün geçerli paradigması olan ''İslâm düşmanlığı'' safına, yüzyıllarca bu mukaddes din uğruna dövüşmüş bir kavmi katabilmek için müthiş bir çaba sarf edilmektedir. Bu gaye için nice kitaplar yazıldı, nice müsteşrikler kavga verdi, nice kâfirler mücadele etti. Sözde Türkler, esasında Arab katliamı neticesinde Müslüman olmuşlar. Bu palavrayı utanmadan tekrar ediyorlar. Bu insanlar acaba İslâm düşmanlığı yapacağız ve kendi öz dinimiz ''Şamanizm''e döneceği diyen çakma Atsızcılar olarak, esasen kendi ırklarını küçülttüklerinin farkındalar mı? Maatteessüf, belli bir şeyi de başarmış gibi görünüyorlar. Ama bilinen bir darb-ı meseldir ki, yalancının mumu, yatsıya kadar...


İşin esası şudur: İslâm Devleti, bir yeri fetheder ve oraya İslâm hâkim olur. Din, zorla Müslüman etmeye cevaz vermez. İslâm'ın hâkimiyetine direnen, Müslümanlara karşı isyan eden, saldıran olursa; kırılır, yok olur. İsteyen Müslüman olur. İstemeyen cizyesini verir, aşağı oturur. Tarihte şu bir gerçektir ki, bugün Türklüğünü bilen kavimler esasen Müslümanlığı seçmiş olanlardır. Hazarlar Musevîliği seçmiş idi. Neticeleri ne oldu? Bugün hangi Hazar kendisinin Türklüğünün farkında? Öteki Turanî kavimler İslâm'ı seçerken Hristiyanlaşan Tuna Bulgarları, bugün kendilerine zerre kadar Türk demekte midir? İslâmiyet'i, öteki dinlerle mukayese etmemek gerekir. Romalılar İsevî olunca, tüm halkını kılıç zoru ile Hristiyan etmiş, Paganların âdetlerini dinine eklemiştir. Hazarlar Yahudi oldukları hâlde, içlerinden bir kısmı yine İslâm'a girmişti. Onları zorlayan, başlarında kılıç sallayan da yoktu. Meselâ Selçukluları kuran Kınık Türkleri bunlardandır derler bazı tarihçiler. Hristiyanlaşmayan Bulgarlar da steplerde, Müslüman tehdidinden uzakta, davetçiler eliyle Müslüman olmuşlardı. Tarihe baktığımızda Türkler de kendi içlerinde defalarca çatışmışlardır. Türk devletlerini yine başka Türk boyları yıkmıştır. Tarihe bir 19. asır ideolojisi olan milliyetçilik perspektifinden bakmamak lazım gelir, zira bu anakronizmdir. Misal Oğuz boylarının İslâm'ı seçenleriyle seçmeyenler, evvelâ iş Araplara kalmadan savaşmışlar, Müslüman olanlar kazanmış ve iş günümüze böyle intikal etmiştir.

İslâmiyet'i Araplaşmak zanneden ırkçılar, şunu atlıyorlar: Bosnalılar, Afrikalılar, Türkler, Çerkesler, Araplar, Farslar; hepsi Müslüman olduktan sonra millî kültürlerini ve dillerini muhafaza etmişken, başka dinlere geçenlerin hemen hepsi asimile olmuşlardır.

Esasen Türklerin İslâm'ı seçmesiyle Kuteybe'nin yaptıklarının alâkası yoktur, Türkler takriben 200 sene sonra kitleler halinde Müslüman olmuşlardır. Aşağıda tafsilatını okuyacaksınız.

İlk Temaslar ve Sonrası

Türklerin İslâm dinine geçişi umumiyetle 751'de vuku bulan Talas muharebesine tarihlenir. Bu tarihte Müslüman Arabların kadim düşmanları Çinliler dövüşmesini fırsat bilen Türklerin bazı Turanî kavimleri Abbasî safına geçerek, kalbî bir ittifakla Çinlileri bozguna uğrattıkları söylenir. Esasen doğru olmakla birlikte, evvelinde ne olduğu ile alâkalı özet bir malûmat vermek de gerekmektedir.

Türklerin Arablarla karşılaşmasından çok evvel Asûrîler Türkistan'a girerek Türkleri yenmiş ve Türklerin dinini biraz ''modifiye'' etmişlerdi. Asûrîler, Türkleri, gökyüzündeki yıldızlara tapmaya alıştırmıştı. Aslında Göktanrı dinine mensup olan, kitabelerde ''Üstte mavi gök, altta yağız yer yarattıkta, ikisi arasında insanoğlu yaradılmış'' yazmış bu kavim, yaradıcı bir Tanrıya inanıyordu. Asûrîler bunu bozmuş, Türkler tanyeri ağarınca güneşe dönüp ibadet etmeye başlamıştı. İslâmiyet zuhur ettikten kısa bir müdded sonra, 641 yılında Müslümanlar Suriye ve Mısır'ı fethettiler. Sasânîleri bir yıl sonra yıktılar ve Türkî kavimlerle Ceyhun nehri sınırında komşu olup ilk temaslarını kurdular. Yaklaşık yüz sene Türklerle Müslümanlar arasında harbler cereyan ederek şiddetlendi. Haccac'ın Şark mıntıkalarına tayin ettiği kumandan Kuteybe Bin Müslim, Türk kavimleriyle defalarca harb etti, birkaç başarı kazansa da, Türkler tarafından geri püskürtüldü. Bu dönemde İslâm hukuku kuralları çerçevesinde, eski Türklerin de Çinlilere yaptığı gibi, muharip erkekler ya esir edildi, ya da öldürüldü. Bu dönemde tek tük Türkler Müslüman oldular. Emevîler, Türk topraklarında İslâmiyet'i hâkim kıldılar, çeşitli yöntemlerle Türkleri Müslümanlaştırmaya çalıştılar fakat çok başarılı olamadılar. Bu ancak tek tük sonuç verdi: Karluk hükümdarı Yabgu Bey, Buhara hükümdarı Tuğşad, Cürcan hükümdarı Sul Tekin, Semerkand hükümdarı Ihşid Gürek, Üsrüşene hükümdarı Kâvus, Merv hükümdarı Bazam bunlardandır. Lâkin buradaki beyler Müslümanların fethettikleri yerlerde yaşamaktaydı; korktukları ve bir zaruret icap ettiği için İslâm'ı seçmiş idi. Meselâ Müslüman olduğunu söyleyen Nizak Tarhan adlı Türk beyi sonradan eski dinine dönmüş ve Türk beylerine mektup yazarak Arablara karşı kışkırtmış, fethedilen şehirlerde Türkler, Soğdaklılar, Farısîler bir olup Arablara karşı ayaklanarak kıtal icrâ etmişlerdi. Bunun neticesinde Arablar da şehirdeki ayaklanmış ve eli kılıç tutan erkekleri (İslâm, Eski Türk Töresi ve Ortaçağ savaş kurallarına uygun olarak), kılıçtan geçirmiş ve ailelerini köle etmişti. Bu tecrübeden dolayı bir ırkın Müslüman olmasını beklemek, herhâlde o ırkı yüceltmek değil, küçültmek olur. Zira Türkler o dönemde son derece güçlü ve usta savaşçılardı, ok atmada maharetlilerdi. Sadece Arablar değil; Çinliler, Bizanslı Hristiyanlar da ordularında onlardan faydalanmak istiyor, aralarını iyi ve sıcak tutmaya çalışıyorlardı. Arab milliyetçisi olan ve zalim olarak bilinen Haccac'ın kumandanları (Ki Haccac Kâbe'yi dahi bir isyanı bastırmak için yıkacak kadar celâlli, gözü kara ve zalim idi), Türklere hak ettikleri ehemmiyeti göstermediler. İslâm tarihinde Ehli Beyte zulüm ettikleri için pek sevilmeyen bu hanedân büyük bir isyan neticesinde yerini Abbasîlere bıraktı. Abbasîler, Emevîlerin aksine ırkçı değildi. Fakat Abbasî hanedanı Ehli Beyte zulümde Emevîleri dahi aşmış, büyük İslâm âlimi Ebu Hânife'yi şehid etmiş bir devlet kurmuştu, fakat bu meselemiz değil.

Abbasî halifesi Mensur zamanından itibaren Türklere teveccüh olmaya başlayınca (754-775), Türkler arasında İslâmiyet'i seçenlerin sayısı arttı. Halife Me'mun, Türklerden hususî muhafız birlikleri oluşturdu (813-833), nihayet Halife Mu'tasım devrinde Türkler ordunun yarısından fazlasını teşkil ediyordu (833-842). Bu dönemin ardından Türkler için Samarra gibi serhad şehirleri inşa edildi ve Halife Türklere çok güvendiği için pek çok kumandanını Türklerden seçmekle birlikte, payitahtını ve hazinesini, sarayını buraya taşıdı. Halife Mütevekkil, yakın askerî komutanlarının ve danışmanlarının çoğunu Türklerden seçti. (847-861). Türkler idareyi ele alınca uzak vilayetlerdeki Türk valiler müstakil hareket etmeye başladılar. Mısır'daki Tulunoğulları Devleti, Ahmed bin Tulun adlı bir Türk kumandan tarafından kurulmuştur. Bu devlet yıkılınca yerine İhşidîleri, yine bir Türk olan Tuğaçoğlu Mehmed kurdu. Bu da Abbasîlerin Türkleri istihdam ettiğinin, hatta Türklerin bunu istismar etmesine rağmen buna devam ettiğinin en mühim delilidir.

Fakat burada göz önüne alma gerekir ki, 10. yüzyılda bile, örneğin Karahanlı Devleti kurulduğunda, Türkler hala yeni yeni Müslüman oluyordu. Öyle ki sözde Kuteybe'nin katliamlarıyla Müslüman olan Türkler, 944 senesinde daha yeni yeni ''korkmuş'' ve 200.000 çadır olarak Müslümanlığa geçmişlerdi.

NETİCE;


Türklerin İslâm'ı seçişi iki savaşla geçiştirilecek bir oldu bitti değil, bilhassa yüzyıllara dayılan girift ve kompleks bir süreçtir. Anadolu'nun İslâmlaşmasına daha girmedik bile. Anadolu'yu sufîler mi Müslüman yaptı, Ahmed Yesevîler mi, yoksa Arab kılıcı mı, bunun takdirini ırkçılara bırakıyorum.

3 yorum:

  1. Selamun aleykum.Kuteybe'nin katlettiği Turklerin aslında Turkler değil de Soğdlar diye İrani-Farsi bir kavim olduğunu okumuştum bunun doğruluğu var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aleykümselam Ahmet Bey,

      Esasen doğrudur. Şöyle ki, Araplarla Türkler arasında cereyan eden harblerin neticesinde vuku bulan iki büyük hadise vardır. Bir tanesi Talkan'da, ötekisi de Cürcan'da gerçekleşmiştir. Bunlardan Cürcan'a dair olanı vuku bulduğunda, zaten Kuteybe vefat etmişti. Cürcan'da Müslüman Araplara karşı ayaklanıp, askerleri kılıçtan geçiren ahali arasında Türk olduğu kadar Soğdaklılar da vardı. Hatta bunlar ekseriyetteydi. Talkan'da da bayağı Farısî vardı.

      Müslüman Araplar ve İslâmiyet'in ahkâmı için mühim olan, halkların kavmi veya ırkı değildir. Müslüman Araplar, Abbasî ve Emevî devirlerinde isyan eden çok Arabın da kellesini almışlardır. Zaten söylediğiniz şey de, meselenin bir kavmiyet meselesi olmadığının en sarih ispatı.

      Ne yazık ki tarihi ideolojik olarak okuyanlar, böyle abes yorumlarla bin yıldır Müslüman olan Türkleri, dinlerinden soğutmaya uğraşıyorlar.

      Sil
    2. Eyvallah teşekkurler.Çok şukur ki ırkçı kesimin doğru durust ne bir ''aydını'' ne de bir siyasi oluşumu var.Yani MHP BBP falan desek bile bunların da tabanı ağırlıklı olarak muhafazakar(malesef dindar pek diyemiyoruz).Ekşi de vs kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.

      Kaldı ki aralarında ergen bir kitle de var ki bende 19 yaşıma kadar Kemalist geçiniyordum.Uzun lafı kısası inşallah ulke de samimi dindarlık artarsa zaten ya sindirilmeye ya da surulmeye mahkum kalacaklar.

      Sil