23 Eylül 2017 Cumartesi

Kader Nedir?

Allahü Teâla'nın kadim ilminin icmâlen (topluca) eşyaya bağlanmasına kazâ, bu ilmin tecelli etmesine de kader denir. Ehli Sünnet mezhebinde Eş'arî ve Matüridî kader inancı farklıdır. bunlar mütalaa edilirken, insanın kalbine şüphe düşebilir; ''özgür irade'' meselesi sual edilebilir. bu mevzular ince birer mesele olduğu için, anlaşılması için İslâm âlimleri çok risâle yazmışlardır. Bu izahatlar, umumiyetle Matüridî itikadına bağlı hanefî âlimler tarafından yapılmıştır.

Poligami (Çok Eşlilik)

Poligami, çok kadınla evlenme demektir; yani çok eşlilik. teaddüd-i zevcât.

İslâmiyet gelmeden evvel inkişaf etmiş olan büyük hukuk sistemlerine hızlıca bakılırsa, bunları üç adede kadar indirmek mümkün olur: Hıristiyanlık, Yahudilik ve Roma Hukuku. Bunların hepsinin hukuk metinlerinde çok eşlilik tahdid edilmeden (sınırlanmadan) meşrû görülmüştür. Hıristiyanlıkta ortodoks görüş belki tersidir amma, Martin Luther gibi protestanların verdiği müsaade ve icazetle Hesse dükü Philippe, Prusyalı Friedrich Wilhelm ve İngiltere Kralı VIII. Henry çok eşli bir yaşam sürmüşlerdir. Mormonluk mezhebi, aynı Anabaptistler gibi çok eşliliği câiz görür. Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos'un Alman Kontes Berthe von Sulzbaeh ile evli olduğu halde yeğeni Theodora ile de evlendiği rivayeti, oldukça meşhurdur. Büyük Karolenj İmparatoru ve Batı Roma Tacunı ihdâs ettiği iddiasında bulunmuş Charlemagne'nin çok sayıda odalığı ve iki karısı vardı. Roma'da çok eşlilik yasak olsa da, cariyelerle sınırsız cinsî münasebet kurulabiliyordu. İslâmiyet geldiğinde ise bunların adedini dört olarak sınırlamıştır. Osmanlı son devir Şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Efendi, bu meseleyi şöyle hülâsa ve izah etmektedir:
Şer'î hukukta tek evlilik esas, çok evlilik ise istisnadır. Buna ancak ihtiyaç ve zaruret gibi durumlarda başvurulur. Çünkü umumî telakkilere göre evlenmek üç sebeple olur: insan neslinin devamı, bir başkasının namusuna tecavüzden ve zinadan sakınarak iffetli yaşamak ve ev işlerinin güzel bir şekilde tanzimi, mal ve çocukların muhafazası, sevgi ve saygı ile beraber iş yürütme kaygısıdır. Bir kadın çocuk sahibi olamadığı zaman evliliğin ilk sebebi yerine gelmeyip, insan neslinin intikâı neticesini verir. Eğer zevce çok yaşlı ve güçsüz veya bir hastalığa müptelâ olup da zevcinin gücü kuvveti yerinde ve sıhhatli olursa, evliliğin ikinci sebebi zayi olur. Bu durumda zevc, başkasının namusuna göz dikebilir, zinaya düşebilir. Bir diğer husus da, kadın müsrif, sefih, serkeş, hain ve kötü huylu olursa, evliliğin üçüncü sebebi de yok olmuş olur. Bu sebeple taaddüd-i zevcâta müracaat olunurdu. Dünyada kadınların sayısının erkeklerden fazla ve erkeklerin ömrünün de kadınlardan az olması; bekar ve dul kadınların evlenecek erkek arayarak korunma endişesi; nüfusun artması arzusu da bunun âmilleridir.
Mübahlar devlet emriyle yasaklanabildiğinden, bugün Müslümanların bir kısmı monogamik bir yaşam sürmektedir, bu dine aykırı değildir. Fakat İslâm'ın bu cevazını ve hikmetini hakir görmemek gerekir.

Dört Halifeden Üçünü Kim Öldürdü: Halifelik Müessesesi ve İtirazlara Cevaplar

Cevap veriyorum: Hazret-i Ali'yi bir Haricî, Hazret-i Ömer'i Fars civarındakiler tarafından tutulmuş bir Mecusî, Hazret-i Osman'ı ise el-Gafıkî adında bir Yahudi öldürdü. Hiçbiri Ehl-i Sünnet, alelâde, bildiğimiz Sünnî, sahabe dostu bir Müslüman değildi. Şiîlerin ve Yahudi oryantalistlerin (Bernard Lewis, ki vasat bir tarihçidir, tüm ününü Ermeni meselesindeki pro Türk tavrına borçludur) ''Öyle bir adam yaşamadı'' dediği İbn Sebe gibi Müslüman görünümlü, Şiî ve Yahudi tiplemesinin tertip ettirdiği bir suikasti Müslümanlara yüklemek, oldukça enteresandır. Şimdi mutlu musunuz? Suâliniz yanıtı budur: ''Madem halifelik muhteşem, râşid halifelerinizi siz öldürmediniz mi?'' diyorsunuz ya hani, biz öldürmedik işte; Haricîler, Yahudiler ve Mecusîler öldürdü.

Fakat meseleyi böyle izah edince, yazı da pek kısa göründü gözüme. O zaman halifelik müessesesini biraz tetkik edelim. Artık arada böyle kısa kısa yazılar da yazmak emelindeyim.