|
Sadece bunu okusanız keşke, kâfi gelirdi... |
''Hakikat, insanlara bakarak öğrenilmez; evvelâ hakikati öğren, hakikat adamlarını da tanırsın!'' (Hazret-i Ali, Radiyallâhu Anh).
Bugün, 16. yüzyılda yaşamıyoruz. Yani, eskiden İslâm âlimlerinin ilmi ''avam-havas'' olarak böldüğü, muhakkaktı. Yani kelamı, felsefeyi, fıkıh bilgilerinin hemen hepsini, tasavvufu; öyle yoldaki adama, zanaatkâra vesaire öğretmezlerdi. Lüzumlu din bilgilerini vermek kâfi idi. İnsanlar biraz hesab, biraz okuma, biraz da din bilerek yaşamlarını idâme ettirirlerdi. Bugün böyle değildir. İlim yayılmış, çoğalmış, 15 yaşında çocuklar dahi ''Recm nedir?'' diye birbirine sorar olmuştur. Zira artık internet, her konuda ve meselede hüküm aranan, fetva sorulan bir mecra haline gelerek, hayatımızda yer etmiştir. Dolayısıyla, bugün de Müslümanlar, feodal dönemden kalma ''bilgiyi gizleme, fitne çıkmaması için herkese söylememe'' alışkanlıklarını terk etmek zorundadır, herkes öğrenebildiği kadar çok öğrenmeli, okuyabildiği kadar çok okumalıdır. Müslümanlar; giyimlerine dikkat eden, zekâ ve nezaketleri ile ilgi toplayan, herkese iyi örnek alan, akıllı, ahlâklı, edepli, iyi meslek sahibi, gerekli dinî ve ilmî her türlü meseleyi bilen, alanlarında başarılı, iki veya üç ecnebî lisanı konuşabilen insanlar olmalıdırlar. Yoksa elimizdeki nesiller birer birer erir gider.
Lakin, bugün bunları yapmadan evvel, doğru dürüst Müslüman olmayı öğrenmek zorundayız. İslâm'ı bilmek demek, namaz kılmayı bilmekten, Ramazan'da orucun neyi bozduğunu öğrenmekten ibaret değildir. Bir şeyi bilmek demek, tüm incelikleri ve manasıyla, pek çok veçhe de dahil olmak üzere, komple bir olguyu kavramak demektir. Bugün, bizim en önemli meselemiz, Ehl-i Sünnet'i itikadî olarak müdafaa edebilen, İslâm'ın temel meselelerine vakıf nesiller yetiştirebilmektir. Zaten bunları bilince, insanlar her konuda İslâm'ı müdafaa edebilir. Meselâ İslâmiyet'teki ''Hükümdarın amme menfaat ve maslahatı icâbı mübahları yasaklama yetkisi''ni bilen bir Müslüman, bugünkü ekonomik düzende kölelik olmayacağı için, köle almamanın da İslâmî bir şey olduğunu, dine aykırı düşmediğini herkese anlatabilir. Zira kölelik, ekonomiye (altyapı) bağlı bir üstyapı kurumudur. Zira köleler, tarım toplumlarında çalışır ve mahsul toplarlardı, en fazla bunların taşımacılığını yaparlardı. Bugünün ekonomisi ise sanayi ve dijital çağ ile yürütülmektedir; köle, bugün bir işe yaramaz, zira eğitimi yoktur, üstelik aslı hür olmadığı için verimli de çalışmaz. İngiltere, köleliği sanayi devrimi kemâle ererken, işte bu sebeplerle kaldırmıştır. Çölde bedevî bir kavim olan Suudlar, bu sebeple ancak yeni yeni bedevîlikten çıktıklarında, yani 1962'de köleliği lağvetmiştir. Çünkü, bedevîler evvelden beri ticaret ve soygunculuk dışında iş bilmezlerdi. Ekonomik yapı ve ona bağlı siyasî kurumlar değişince, kölelik gibi müesseseler de lağvedilir. Yani köleliğin olması da, olmaması da İslâm'a aykırı değildir. Bu incelikleri bilmeyenler, kölelik kaldırılınca gayrı İslâmî bir şey yapılıyor zannediyorlar. Bunları öğrenip, insanlara anlatmak lazımdır.
İşte, bu sebeplerden ötürü, oldukça basit ve temel kaynaklara dayalı, sadece İslâm'ın tarih, itikad, hukuk, ibadet, siyaset, tasavvuf gibi veçhelerine dokunan bir kitap listesi hazırladım. Bunları okuyanlar, büyük ihtimalle pek çok dinî sorularına çözüm bulurlar İnşallah. Hazret-i Osman'a, Hazret-i Muaviye'ye laf söyleyen gafillerden tutun da, Osmanlılara giydirip ''İslâm'da saltanat yoktur!'' diyen modernist İslâmcı taifeye dek, herkes bu eserlerden faydalanabilir. Meselâ bu eserleri okuyanlar, İslâmiyet'teki kader mefhumunu da çözer, Osmanlılarda neden meclisin 1876 anayasasına göre hükûmeti düşüremediğini de... İslâm'da devlet var mıdır, varsa nasıldır; bunu da anlar, mürtedin niçin öldürüldüğünü de... Gerisi, size kalmış.